İnsan, hayatında en büyük bedelleri muhabbet duyduğu şeyler uğrunda öder. Çünkü gerçek bir muhabbetin göstergesi, yapılan fedâkârlıktır. Fedâkârlık insanın bir imtihanıdır ve fedakarlık zeminli bir imtihanından geçmemiş muhabbet, kuru bir laftır.
İbrahim -aleyhisselâm-’ın bir hâtırası olan kurban ibadeti de, gönülleri Allah ﷻ için fedâkârlık duygusunda birleştirmelidir. Zira bizleri yoktan var edip sayısız nîmetleriyle süsleyen Cenâb-ı Hakk’a ﷻ muhabbet, hiçbir fedakârlıktan geri durmamayı gerektirir. [ İstanbul adak kurban ]
Unutmamak gerekir ki Allâh’ın ﷻ mülkünde yaşam sürdüren kulun, Allâh’ın ﷻ emâneti olan malından, canından, yani bütün imkânlarından Allah ﷻ için fedâkârlıkta bulunması, Allâh’a ﷻ bir ikram değil, Allâh’ın ﷻ o kuluna olan bir ikrâmıdır. Çünkü Cenâb-ı Allah’ın ﷻ hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, fakat kulların O’nun ﷻ rızâ, ikram ve muhabbetine sonsuz kere ihtiyacı vardır.
“Kurban”ın kelime mânâsı, “takarrub”, yani yaklaşmaktır. Cenâb-ı Allah ﷻ , yakınlığına erebilmemiz ve kendisiyle dostluk muhabbetimiz olabilmesi için, biz kullarından dâimâ kurban istiyor. Yani malımızla, canımızla, bütün varlığımızla fedâkârlıkta bulunmamızı istiyor. Kurban kesmek, gönüldeki Allah ﷻ muhabbetinin bir yansıması olduğundan, bu ibadeti yaparken gösterilecek tâzim, nezâket, edep ve hassâsiyet de çok fazla önemlidir. İşte tamda bu yüzden öncelikle kurbanları, mümkün olduğunca güzel, sağlam ve gösterişli hayvanlardan seçmek gerekir. Zira Cenâb-ı Allah ﷻ ;
“Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe aslâ hayrın kemâl noktasına eremezsiniz. Her ne infâk ederseniz, Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92) buyurmaktadır.
Bir gün Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- annemiz, kokusu biraz değişmiş bir eti sadaka olarak vermek istemişti. Peygamberimiz ﷺ Efendimiz ona:
“Yâ Âişe! Kendin yemediğin bir şeyi tasadduk mu edeceksin?!” buyurarak îkazda bulundu. (Heysemî, III, 113)
Kurbana niyetlenen bir mü’min; ilk önce tam bir ihlâs duygusu içinde olmalı, niyetine dünya ile ilgili konuları ortak etmekten titizlikle kaçınmalıdır. Konu-komşunun ayıplamasından, toplumdaki îtibârının zedelenmesinden korkmak gibi nefsi kaygılarla ve riyayla kurban kesmemelidir. Tek gâye, Allâh’ın ﷻ rızâsı olmalıdır. Kurbanı kabul edilir kılacak olanın, bu hâlis niyet olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır.