2 Ekim , 2020admin
Müslüman’ın Müslüman’a küfretmesi haramdır. İster ilk saldırı niteliğinde, ister cevap niteliğinde, fark etmez, her ikisi de aynı şekilde haramdır. Eğer ilk saldırı niteliğinde olursa günahı “kebâir” derecesine çıkar. Peygamber Efendimiz ﷺ Müslümanlığı şöyle tanımlıyor: “Müslüman, Müslüman’ın elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.”
Peygamber Efendimizin ﷺ verdiği bir haberde, beşerî ilişkileri bozuk olan ve fakat mahşer gününe namazıyla, orucuyla ve zekâtıyla gelen bir Müslüman’ın orada kaybına sebep olan ve kendisini hayırlı amel bakımından iflâs durumuna getiren sosyal hataları arasında “Müslüman’a sövmesi” de yer almaktadır.
Konuyla ilgili olarak Allah Resûlü ﷺ şöyle buyuruyor:
* “Biri sana dil uzatır ve sende olmayan bir kusurla seni ayıplarsa, sen onu sahip olduğu kusurla dahi ayıplama. Onu, günahı kendine, sevabı sana olduğu halde terk et. Kimseye asla sövme.”
* “Allah’ın mü’min kulu kızdığında zulmetmez. Sevdiği kişi için günaha girmez. Kendisine emanet edilen şeyi zayi etmez. Haset etmez. Başkasının şerefini lekelemez. Etrafına sövüp saymaz. Şahidi bulunmasa da, üzerindeki hakkı itiraf eder. Başkasına kötü lâkap takmaz.”
* “Dikkat ediniz! Mü’mini öldürmek kâfirlerin vasfıdır. Mü’mine sövmek fâsıkların vasfıdır. Bir mü’minin, kardeşini üç günden fazla konuşmayarak terk etmesi helâl değildir.”
* “Müslüman’ı öldürmek kâfire yakışır. Müslüman’a sövmek günahtır.
* “Bir kişinin Müslüman’ın şerefine dil uzatması büyük günahlardandır. Bir sövmeye iki sövme ile karşılık vermek büyük günahlardandır.”
* “Birbiriyle sövüşen iki kimsenin söyledikleri şeylerin günahı, kendisine sövülen haddi aşmadığı sürece ilk sövmeye başlayan kimse üzerinedir.”
Demek ki haddi aşmak yok. Öyleyse; 1- Sövmeyi başlatan taraf olmamalıyız. 2- Karşı taraf sövmeyi başlatan taraf olursa, mümkünse sabretmeli ve onun aşağılık seviyesine inmemeli. Allah’a ﷻ havale etmeli. Allah’ın ﷻ adaletinin hak olduğunu unutmamalı. 3- Karşılık vermediğimizde, karşı tarafın pişman olacağı ve özür dileyeceği hesaba katılmalı. Bu durumda onun işi bizim elimizde olacaktır. Eğer onu affedersek, mahşerde karşımıza çıkmaktan onu kurtarmış oluruz. Eğer hakkımızı helâl etmez isek, özür dilemiş olsa bile hakkımızı bir gün muhakkak alırız. Veya biz bilmesek de, Allah ﷻ bizim hakkımızı ondan alır. Bize de barışı bozmamak için başardığımız istikametten ve vakardan dolayı sevap ve rızasını bahşeder. 4- Eğer kendimize hâkim olamamışsak, bu sefer de bir fazlasıyla değil (çünkü bu zulme girer) aynıyla iade etmekten öteye geçmemeli. 5- Tam bu esnada şeytanın çok şiddetli telkinleri kulaklarımızda yankılanır. Şeytan gözümüzü boyar ve bizi aldatır. Zulmetmekten Allah’a ﷻ sığınmalıyız. 6- Halkın tahrikleri ile şeytanın telkinleri ne yazıktır ki, bu noktada birleşmektedir. Asla, asla, asla kulak vermemeliyiz. [ topkapı adak kurban ]