28 Ağustos , 2020admin
Câbir (r.a), Peygamber efendimizin ﷺ kurban kesmesini şöyle anlatır: “Rasûlullah ﷺ kurban günü alacalı ve boynuzlu iki koç kesti. Onları yatırıp kıbleye yöneltince: «Ben hanîf olarak (Allah’ı bir tanıyarak), yüzümü gökleri ve yeri yoktan vareden Allah’a ﷻ çevirdim ve ben müşriklerden değilim» (En’âm 6/79) «De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah ﷻ içindir. O’nun ﷻ ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim» âyetlerini okudu ve:
«Ey Rabbim! (Bu kurban bize) sendendir ve senin için kesiyoruz. Muhammed (s.a.v) ve ümmeti adına kesiyorum. Bismillahi vallâhu ekber!» deyip koçu kesti.” (Ebu Dâvud, Edâhî, 3-4/2795; İbn-i Mâce, Edâhî, 1)
Yine Câbir (r.a) şöyle rivayet eder: “Bir Kurban Bayramı’nda, Peygamber efendimiz ﷺ ile namazgâhta hazır bulundum. Hutbesini tamamlayınca minberinden indi. Bir tane kurbanlık koç getirildi. Rasûlullah ﷺ onu kendi eliyle kesti. Keserken de şöyle buyurdu: «Bismillahi vallâhu ekber. Bu, benim adıma ve ümmetimden kurban kesemeyenler adınadır!»” (Tirmizî, Edâhî, 20/1521)
Bu rivâyetlerde aynı zamanda, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in ümmetine ne kadar düşkün olduğu da apaçık görülmektedir. İhramda bulunan hacılar kurbanlarını kesmedikçe, tıraş olup ihramdan çıkamadıkları gibi, memleketlerinde kurban kesecek müslümanların da Zilhicce ayının hilâli görüldükten sonra kurbanlarını kesinceye kadar saç ve tırnaklarını kestirmemeleri uygun düşer.
Bu davranış, hacılara benzemek ve müslümanlar arasındaki inanç birliğinin, mümkün mertebe dünya çapındaki müslümanlara yakışan karakterde davranış birliğine dönüşmesine bir katkıda bulunmak içindir. Böyle davranmanın diğer bir hikmeti de, kurban kesen kişinin bütün hücreleriyle birlikte cehennemden kurtulmasını sağlamaktır. Çünkü Cenâb-ı Allah ﷻ , kurban edilen hayvanın her bir âzâsına karşılık, kurban kesen kulunun o uzvunu cehennemden âzâd etmektedir. Kurban, usûlünce kesilip parçalandıktan sonra etinden yemeli ve başkalarına da ikrâm etmelidir.