9 Mart , 2019admin
İnsan, hayatında en büyük bedelleri muhabbeti uğrunda öder. Zira gerçek bir muhabbetin ölçeği, fedâkârlıktır. Fedâkârlık bir imtihandır ve fedakarlık imtihanından geçmemiş bir muhabbet, kuru bir iddiadır. [
Avcılar adak kurban ]
İbrahim -aleyhisselâm-’ın bir hâtırası olan kurban ibadeti de, gönülleri Allah için fedâkârlık duygusunda derinleştirmelidir. Zira bizleri yoktan var edip sayısız nîmetleriyle zenginleştiren Cenâb-ı Hakk’a muhabbet, hiçbir fedakârlıktan kaçınmamayı gerektirir.
Unutmamak gerekir ki Allâh’ın mülkünde yaşayan kulun, Allâh’ın emâneti olan malından, canından, velhâsıl bütün imkânlarından Allah için fedâkârlıkta bulunması, Allâh’a bir ikram değil, Allâh’ın ona olan bir ikrâmıdır. Çünkü Cenâb-ı Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, fakat kulların O’nun rızâ ve muhabbetine sonsuz ihtiyacı vardır.
“Kurban”ın kelime mânâsı, “takarrub”, yani yaklaşmaktır. Cenâb-ı Allah, yakınlığına erebilmemiz ve kendisiyle dostluk kurabilmemiz için, biz kullarından dâimâ kurban istiyor. Yani malımızla, canımızla, bütün imkânlarımızla fedâkârlıkta bulunmamızı istiyor. Kurban kesmek, gönüldeki Allah muhabbetinin bir ifâdesi olduğundan, bu ibadetin edasında gösterilecek tâzim, nezâket, edep ve hassâsiyet de çok fazla önemlidir. Bu yüzden öncelikle kurbanları, mümkün olduğunca güzel, sağlam ve gösterişli hayvanlardan seçmek gerekir. Zira Cenâb-ı Allah;
“Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe aslâ hayrın kemâl noktasına eremezsiniz. Her ne infâk ederseniz, Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92) buyurmaktadır.
Bir gün Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- annemiz, kokusu biraz değişmiş bir eti sadaka olarak vermek istemişti. Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ona:
“Yâ Âişe! Kendin yemediğin bir şeyi tasadduk mu edeceksin?!” buyurarak îkazda bulundu. (Heysemî, III, 113) [
istanbul adak kurban ]
Kurbana niyetlenen bir mü’min; ilk olarak tam bir ihlâs duygusu içinde olmalı, niyetine dünyevi konuları ortak etmekten titizlikle kaçınmalıdır. Konu-komşunun ayıplamasından, toplumdaki îtibârının zedelenmesinden korkmak gibi nefsânî kaygılarla kurban kesmemelidir. Tek gâye, Allâh’ın rızâsı olmalıdır. Kurbanı makbul kılacak olanın, bu hâlis niyet olduğunu hiçbir vakit unutmamalıdır.