15 Mayıs , 2019admin
Kişi kurban kesmekle Allah’ın emrine kabul edip uymuş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Bunu yaparken de malını Allah için telef etmesi değil en yakınlarından başlayarak insanlara faydalı olacak şekilde yapması istenmiştir. Kur’an’da kurbanın kan ve etinin değil kesenlerin takvalarının Allah’a ulaşacağının bildirilmesi buna işaret eder.
Kurban, Allah’a bahşettiği nimetlerden ötürü şükür manası da içerir. Müminler her kurban kesiminde, Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil’in Cenâb-ı Hakk’ın emrine kesin itaat konusunda verdikleri, Kur’an’da da özetle aktarılan başarılı sınavın hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de bunun benzeri bir itaate hazır olduklarını şekilsel bir davranışla göstermiş olmaktadırlar.
Kurban topluluklarda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar; sosyal adaletin gerçekleşmesinde katkısı olur. Özellikle et satın alma imkânı bulunmayan veya çok sınırlı olan durumu olmayanların bulunduğu ortamlarda onun bu vazifesini daha net şekilde görmek mümkündür.
Zengine malını Allah’ın rızâsı, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama mutluluk ve alışkanlığını verir; onu cimrilik illetinden, dünya malına düşkünlükten kurtulmasını sağlar. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah’a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumunun bir parçası olarak hissetmesine sebep olur. Kurban ibadetinin faydası sadece sosyal dayanışma ve malî yardım ile kısıtlanmayacağı gibi, her ibadetin kendi içinde ve şekil olarak farklı mana ve hikmetleri olduğu için kurban yerine başka bir ibadetin yerine getirilmesi, meselâ kurbanın parasının verilmesi, fakirlere yiyecek yardımı yapılması, namaz kılınıp oruç tutulması câiz görülmez.