30 Mayıs , 2019admin
Kur’an’daki karşılıklarından biri “hedy”. “Armağan” anlamındaki “hediye” ve “doğru yolu bulmak” anlamındaki “hidayet” ile aynı kökten.
Kurban, “yakınlaşmak” anlamına gelir. Kendinin uzağında yaşamayı marifet zanneden insana “yaklaş” anlamına gelen bir işaret fişeğidir. Kur’an kelimesi de aynı kalıptandır. Bu kalıbı diğerlerinden ayıran bir özellik vardır: Taşıdığı anlamla ağzına kadar dolu olmak, o anlamı hem biçim, hem muhteva, hem de kapasite olarak en geniş şekilde temsil etmek.
Kurban; yani yakınlaşmanın en derini, en kapsamlısı, üstelik her çeşidiyle?
İbadetler Allah’a yollanmış mektuplardır. Ruhu kaybolmuş ibadetler, içinde mektup bulunmayan zarflara benzerler. Nicedir kurban da öyle oldu. Kur’an’ın “Onun ne etleri ne kanları Allah’a varır; Allah’a ulaşan ancak takvanızdır” dediği halde.
Kurban, insanın yabancılaşmasının önüne geçmek için teşri kılınmış bir ibadet. Başta Allah’a, kendisine, tabiata, canlıya, cansıza, her şeye karşı yabancılaşmanın?
Son vahiyle başlamadı, ilk insandan beri en çok bilinen ibadet biçimi kurban. Hatta hak ya da batıl, tek tanrılı ya da putperest kurbanı tanımayan hiçbir inanç sistemi yok. Kur’an’ın “Allah’tan başkası adına kesme” yasağı da işte bunun için.
Bu Kur ‘ani titizlik insana Allah’ın verdiği canın önemini hatırlatıyor adeta. Yani, can sahibi hayvan bile olsa keyfi telef edemezsiniz, onun üzerinden kendinizi tatmin edemezsiniz. Bir can ancak Allah adına alınabilir.
Bir şeyi “Allah adına yapmak”, insana Allah karşındaki konumunu hatırlatır. O’nsuz yapamayacağını, O’na karşı kendi kendine yeterlilik iddiasında bulunamayacağını, O’na muhtaç olduğunu, O’na borçlu olduğunu hatırlatır.
Sadece bu kadar mı? Değil elbet. Bir şeyi Allah adına yapmak aynı zamanda insanın diğer varlıklar içerisindeki ayrıcalıklı yerini, yani “kâinatın gözbebeği” oluşunu, “yeryüzünün halifesi” oluşunu hatırlatır. Değil mi ki, bir şeyi “biri adına” yapmak, onun namına “yetki kullanmak”tır. Eylemin meşruiyeti ancak böyle sağlanır. Sorumluluk bilinci içerisinde bu yetkiyi kullanıp ilah adına kurban kesen biri, en yüce meşruiyetin peşinde demektir.
Aynı zamanda bu hem nimetin sahibine bir şükür, hem de onu artırması için fiili bir duadır. Tıpkı adayan İbrahim’in (a) ve adanan İsmail’in (a) duası gibi.
Bakın etrafınıza: Herkes varlığını bir şeye adamıştır. Varlığını Allah’tan başkasına adayanlar kendilerini harcamışlar, Kur’an’ın ifadesiyle “kendilerini israf etmişlerdir”. Yani, ucuza gitmişlerdir. Dahası, varlığa ilişkin ilahi sıralamaya müdahale etmişlerdir. Oysaki insan fiyatı değil değeri olan bir varlıktır ve insanın değerini sadece O’nu yaratan hakkıyla takdir edebilir.