9 Nisan , 2019admin
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) süt annesi Halîme Hâtunun sağ tarafını emer, sol tarafını emmezdi. Onu da süt kardeşi Şeyma’ya bırakırdı. İki aylıkken emekledi. Üç aylık olunca ayakta durur, dört aylıkken duvara tutunarak yürürdü. Altı aylıkken çabuk yürümeye başladı. Sekiz aylıkken anlaşılacak şekilde, dokuz aylıkken oldukça net konuşmaya başladı. On aylıkken ok atmaya başladı. Halîme Hâtun şöyle anlatmıştır: “İlk konuşmaya başladığında, “Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Velhamdülillahi rabbil âlemîn.” dedi. [
bakırköy adak kurban ]
O günden sonra “Bismillâh” demeden hiçbir şeye elini uzatmazdı. Sol eliyle bir şey yemezdi. Yürümeye başladığında çocukların oynadıkları yerden uzak dururdu ve onlara “Biz, bunun için yaratılmadık.” derdi. Her gün O’nu güneş ışığı gibi bir nûr kaplar ve yine açılırdı. İki yaşına girdiğinde gelişmiş, gösterişli bir çocuk olmuştu. Üzerinde beyaz bir bulut dâimâ birlikte hareket eder ve O’nu gölgelerdi.
Bir gün süt kardeşi Abdullah ile evlerinin yakınındaki kuzuların arasına gitmişlerdi. Süt kardeşi koşarak eve geldi ve; “Beyaz elbiseli iki kişi, Kureyşli kardeşimi yere yatırıp karnını yardılar, ellerini karnına soktular!” dedi. Halîme Hâtun ile kocası Hâris, hızlıca koşup yanına geldiler. Baktılar ki rengi bembeyaz olmuş, gökyüzüne bakıyor ve tebessüm ediyor. “Sana ne oldu yavrucuğum?” diye sorduklarında şöyle anlattı: “Yanıma beyaz elbiseli iki kişi geldi. Birinin elinde içi kar dolu bir tas vardı. Beni tutup, göğsümü yardılar. Kalbimi de çıkarıp yardılar. Ondan siyah bir kan pıhtısı çıkardılar. Göğsümü ve kalbimi o karla temizlediler ve kapatıp kayboldular.” dedi. Bu hâdiseye “Şakk-ı sadr” (göğsünün yarılması) denir. Bu, Kur’ân-ı kerîm’de İnşirah sûresi ilk âyetinde bildirilmektedir.
Halîme Hâtun, dört yaşına geldikten sonra O’nu Mekke’ye götürüp annesine yeslim etti.?Dedesi Abdülmuttalib, Halîme Hâtuna çok büyük hediyeler verip ihsânda bulundu. Halîme Hâtun O’nu Mekke’ye bırakıp geri dönerken; “Sanki canım ve gönlüm de O’nunla birlikte kaldı.” demiştir.
Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm altı yaşına gelinceye kadar da annesinin yanında büyüdü. Altı yaşındayken annesi, Ümmü Eymen adındaki hizmetçi ile birlikte akrabâlarını ve babası Abdullah’ın mezârını ziyâret için Medîne’ye gittiler. Medîne’de bir ay kadar kaldılar. Buradayken Muhammed aleyhisselâm adı Benî Neccar kuyusu olan havuzda yüzmeyi öğrendi. [
bahçelievler adak kurban ]
Sırtındaki nübüvvet mührünü ve diğer bâzı alâmetlerini gören Yahûdî âlimlerinden bir kısmı; “Bu çocuk âhir zaman Peygamberi olacak!” demişlerdir. Onların bu sözlerini duyan Ümmü Eymen, durumu annesi Âmine’ye haber verince Âmine Hâtun O’na bir zarar gelmesinden korkarak, Mekke’ye dönmek üzere yola düştü. Ebvâ denilen yere geldiklerinde hazret-i Âmine hastalandı. Hastalığı artıp sık sık kendinden geçiyordu. Biraz zaman sonra vefât etti. Oraya da defnedildi. Ümmü Eymen, Muhammed aleyhisselâmı Mekke’ye getirip dedesi Abdülmuttalib’in yanına bıraktı.