19 Eylül , 2020admin
Bir kişi önceden adamak sûretiyle adak kurbanı kesmeyi kendi üzerine vâcip kılmışsa, Kurban Bayramını beklemeden günü geldiğinde adak kurbanını kesmesi gereklidir. Adak kurbanını Kurban Bayramı günlerinde kesmesinde herhangi bir zarar yoktur. Ancak kurban bayramında da kesmiş olsa, bu kurbanın etinden kendisi ve âilesi yiyemez tamamıyla fakirlere yoksullara dağıtmalıdır. [ Beşyüzevler adak kurban ]
Artı imkânı varsa kendisi için kurban bayramına özel olmak üzere fazladan kurban keser. Bu kurbandan ise, kendisi ve âile fertleri yiyebilir, sakınca yoktur.
Fakat imkânları kısıtlı ise adak kurbanını, etini âilesiyle ve çocuklarıyla yiyemeyeceği için, daha sonraya, imkân bulduğu ilk fırsata bırakır. Adak kurbanını sonraya bırakması Kurban Bayramı için kurban kesmeyeceği anlamına gelmez. İsterse ve fırsat da bulabilmişse, kurban bayramı için niyet ederek kurbanını keser
İnsana çalışma gücünü veren, çalışma imkânları lütfeden ve nihayet çalışması sonucunda insanı kazançlı kılan ve insanı rızıklandıran Allah’tır (ﷻ).
Bu durumların herhangi bir noktasında kulun payı var mıdır?
Kulun ne payı olabilir ki?
İnsan çalışıp kazanıyorsa, insanın bunda payı sadece meyledip yönelmesidir.
İnsan yönelince, insanın çalışma azminden ve çalışma gücünden tutun, çalışma imkân ve mekânlarına, çalışma neticesinde kazancından, hayatını devam ettirebilecek rızıklara kadar yaratan Allah’tır ﷻ ve insanın bu sürecin hiçbir yerinde hiçbir şeyi yaratmaya gücü ve kudreti yoktur. Yaratmak Allah’a mahsustur.
İnsanoğlu bunlara itiraz etmiyor aslında. Öyleyse belirli bir süre çalışıp elindeki parasını saydığında, o günkü kazancını o şekilde verenin Allah ﷻ olduğunu bilmesi gerekiyor.
Aksi takdirde, kazanç yapmanın tamamen kendine ait olduğunu düşünmesi halinde:
1- Öncelikle tevhid inancı bundan zedelenir. Yani kişi şirke girmiş olur.
2- Allah’ı ﷻ bilmemiş ve şükür duygusundan nasibini almamış olur.
3- Kazancını azımsarsa, çalışma azmi kırılır. Yeterli bulursa da Allah’a ﷻ şükredeceğini aklına getirmez. Çünkü bunu kendisinin yapıp yarattığını (haşa) düşünür. Karun gibi, “Bu benim ilmimin ve çalışmamın ürünüdür” der ve dalâlete girer.