24 Ağustos , 2020admin
Peygamberimiz Hz. Muhammed ﷺ Hicret olayından 53 yıl önce, Rebîulevvel ayının 12. Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke’nin Haşimoğulları mahallesinde, Safâ Tepesi yakınındaki bir evde doğdu. Bu gün, Mîlâdî takvime göre 20 Nisan 571 tarihine karşılık gelmektedir. O gün daha güneş doğmadan önce âlem nûr ile doldu. Hz. Âdem aleyhisselâmdan beri babadan geçen nur, asıl sâhibine ulaştı.
O’nun ﷺ doğumunu annesi hazret-i Âmine annemiz şöyle anlatıyor: “Doğum ânı geldiğinde güçlü bir ses duydum. Korkmaya başladım. Sonra beyaz bir kuş gördüm, gelip kanadı ile beni okşadı. O andan sonra bendeki korku ve ürperti benden gitti. Yanımda süt gibi beyaz bir kâse şerbet gördüm. O şerbeti bana verdiler. O anda çok susamışdım. Verilen şerbeti içtim. Baldan tatlı ve soğuk idi. İçer içmez susuzluğum gitti.
Sonra büyük bir nûr gördüm, Evim o kadar nûrlandı ki, o nûrdan başka bir şey görmüyordum. O sırada çok fazla hâtun gördüm. Boyları uzun, yüzleri güneş gibi parlıyordu. Etrafımı sarıp, bana hizmet eden bu hâtunlar, Abdü Menâf kabîlesinin kızlarına benzerlerdi. Yine o sırada beyaz, uzun ve gökten yere uzanmış ipek bir kumaş gördüm. Dediler ki: O’nu ﷺ insanların gözünden örtün. O anda bir grup kuş meydana çıktı. Ağızları zümrütten, kanatları yâkuttandı. Gümüş ibrikler tutarak havada bekliyorlardı. Ben korktuğum için terlemiştim, ter damlalarından misk kokusu yayılıyordu. O halde iken gözümden perdeyi kaldırdılar.
Doğudan batıya kadar bütün yeryüzünü gördüm. Üç bayrak dikildi. Onların biri doğu, biri batı biri de Kâbe’nin üstünde idi. Etrafımda fazla sayıda melekler toplandı. Muhammed ﷺ doğar doğmaz, mübârek başını secdeye koydu ve şehâdet parmağını kaldırdı. O anda gökten bir parça beyaz bulut indi. O’nu ﷺ kapladı. Bir ses işittim; “Onu mağripden meşrıka kadar her yerde gezdirin. Tâ ki cümle âlem onu, ismiyle, cismiyle ve sıfatıyla görsünler.” diyordu. Sonra o bulut gözden kayboldu ve Muhammed’i ﷺ bir beyaz yünlü kumaş içinde sarılmış halde gördüm. Yine o sırada yüzleri güneş gibi parlak üç kişi gördüm. Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde zümrütten bir leğen, birinin elinde de bir ipek vardı. İbrikten sanki misk damlıyordu. Muhammed’i ﷺ o leğenin içine koydular. Mübarek başını ve ayağını yıkadılar ve ipeğe sardılar. Sonra mübârek başına güzel koku sürüp, mübârek gözlerine sürme çektiler ve gözden kayboldular.” [ Bahçelievler adak kurban ]